Son zamanlarda çok düşünüyordu Ardcus. Nerede yanlış yapmıştı? Dört buçuk ayda ne değişmiş olabilirdi ki? Baş ucunda içi ağzına kadar izmarit dolu bir kül tablası duruyordu. Kül tablasının yanında duran sigarasından bir tane çıkardı. Sigarasını hissizlikle yaktı. Tavana bakıyordu. Sigarasının ateşi dışında hiçbir ışık yoktu odanın içinde. Dumanın hareketlerini izlerken aklına bir anı gelmişti.
5 gün görüşemediği sevgilisiyle bir buluşmasında sevgilisi kendisinin içtiğini öğrenmişti ve bu duruma kızgındı. Yakıştıramıyordu Ardcus'a bunu. ''Bir daha içmeyeceğine söz ver'' dedi. Ardcus şaşkın bir şekilde'' Neden ? '' dedi, ''Bir zararı yok ki''. Sevgilisi Ardcus'un elini tuttu ve gözlerinin içine baktı:'' Lütfen, çok üzülüyorum'' dedi. Dünya o anda Ardcus'un başına yıkılmıştı. Canından çok sevdiği sevgilisi onun yüzünden üzülmüştü. Hiç düşünmeden '' Tamam söz bir daha asla içmeyeceğim,'' dedi. O akşam eve gittiğinde iyice düşünmüştü. Acaba onu düşündüğü kadar çok mu seviyordu? Yoksa onun için sadece bir arkadaşı kaybetme korkusu muydu? Aklına sevgilisinin onu ne kadar sevdiğini söylediği anki mutluluğu geldi. Çok emindi. Ona bir sincabın fındığına olan bağlılığı kadar bağlıydı. Emindi ne kadar sevdiğinden ama bir türlü sevgilisinin de onu kendisi kadar sevdiğine emin olamıyordu.
Üstüne kül döküldü Ardcus'un. Gözleri nemlenmişti. İnanamıyordu yaşadıklarına. Kendisine göre her şey güllük gülistanlıktı. Gözünden ilk askerin inmesiyle beraber içinde tek bir soru vardı: ''Neden''. Oysa o istese şu anda takacaktı yüzüğü sevgilisine. Belki de çok hayalperestti ama aşkta da mantık aramanın yanlış olduğuna inananlardandı o da. ''Gereğinden fazla mı güvendim acaba?'' diye düşündü. O an yüzünde hüzünle karışık bir tebessüm belirdi. Dudağının kenarından göz yaşları yol bulmuştu. Boynuna kadar akan göz yaşını silmek istemiyordu. Ardcus göz yaşlarının sevgilisine olduğunu düşünüyordu.
''Neden bu kadar mutsuzken mutlu görünmeye çalışıyorsun,'' diye sordu sevgilisi. ''Bilmiyorum. Sanki ben mutsuz olduğumu gösterirsem etrafımda kimse kalmayacak'' diye cevap verdi Ardcus. ''Öyle saçma şey mi olur? Seni seven seni mutsuz halinle de sevmeli bence'' diye çıkıştı sevgilisi orada. Ardcus belki de o anda güvenmeye başlamıştı sevgilisine. O zamanlar en yakın iki arkadaşlardı. Bir arkadaşının kendisi hakkında böyle düşünmesi Ardcus'un içini okşamıştı. ''Ben maske takarım insanlar beni üzemesin diye'' dedi Ardcus. Karşıdan gelecek cevabı çok merak ediyordu. ''Bence maske takmak çok yorucu bir şey, herkese karşı maske takma. Maske takmadığın insanlar da olsun ki hayatında bu yükü omuzlarından alabilsinler'' dedi sevgilisi. Ardcus şaşırmıştı. Beklediği cevap tam olarak bu değildi ama içine güven denilen mikrop girmişti bir kere. '' Tamam o zaman. Bundan sonra sana maske takmayacağım'' dedi kendinden emin bir şekilde. Kendisine ne kadar güvendiğini anlamasını istemişti.
İçtiği iki paket sigaranın etkisiyle öksürmeye başladı. Sanki 22 değil 65 yaşındaydı. Hayat felsefesini düşündü bir anda. Hayatta herkes her şeyi yapabilirdi, bunu en iyi bilen kendisiydi. Bu felsefeye rağmen neden bu kadar üzüldüğüne anlam veremiyordu. Hayatında bir sayfa daha kapanmıştı. Hiç hazır değildi bu yok oluşa. ''Güvenmenin maliyeti ağır olur'' diye düşündü. Hayatında ilk kez bir insana tüm kartlarını açık oynamıştı. Hiçbir sorun yok sanırken nasıl bu noktaya geldiklerine şaşırıyordu. Bir anda içindeki kara bulutlar, sağanak yağmur başlatmıştı. Ve gökleri gürlerken onu ne kadar çok sevdiğini düşünüyordu. İçinde fırtınalar kopuyordu. Yağmur dinmişti biraz olsun, çisil çisil devam ediyordu. O anda içini bir karanlık kapladı. Gözünü ilaç kutularına dikti. İçmedi, daha doğrusu içemedi. Onu durduran ölüm korkusu değildi. İçindeki umut onu sonsuz yaşama sürüklüyordu. Sevgilisini bir kere daha görme, bir kere daha elini tutabilme, bir kere daha sarılabilme belki öpebilme umudu onu yaşama bağlıyordu. Gözünü telefonuna dikti. Upuzun bir mesaj yazdı ama gönderemedi. Gururu değildi onu engelleyen. Ardcus'u engelleyen sevgilisinin kendi isteğiyle geri dönmesini istemesiydi. Nefes alamamaya başladı. ''Hayır,'' dedi. Zaman ölüm zamanı değildi. Halbuki olası bir intihar onu sadece bir kere öldürecekti. O ise bir süre daha yaşayarak ölmeye devam etme kararı verdi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder